Midori Kaage
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Midori Kaage
Temel bilgiler
İsim:Midori Kaage
Yaş: 74
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.91
Kilo: 86 kg
Bölge: Kanto
Kılıç yolu: Şans
Kutsal yol:Hırsızlık
Seviye: Rinzai
Görünüm
Görünüm: Siyah, sanırım Kaage'nin görünümü tanımlarken kullanacağımız tek renk budur. Bir istisna hariç sol gözü... Sol gözü siyah gözünden farklı olmakla birlikte mavi renktedir.
Aslında karanlığın içinde çabucak dikkat çekecek parlak mavi göz bir hırsız için lanetle eş anlamlıdır bunun yanı sıra bulunduğu dönemde gerici yobazlar bunu çok farklı şekilde yorumlamış ve Kaage'nin toplumdan dışlanmasına neden olmuştur...
Her neyse dediğim gibi bir hırsızdan farklı ve parlak renklerini giymesini bekleyemezsiniz değil mi? Siyah giyinir ancak bazı kısımları biraz daha kahverengiye kaymaktadır. Görev sırasında sadece gözlerinin çevresi ve parmakları açıkta kalır, normal yaşantısında ise yüzünün tamamını açmaktadır.
Bunların dışında bahsedebileceğimiz şey ise sol yani mavi gözünün olduğu tarafta bir hırsızlık sırasında aldığı yara vardır ancak biraz tecrübe ve şans ile birlikte görme duyusunda herhangi bir sıkıntı oluşturmamıştır. Ayrıca vücudunda birkaç tane dövme vardır.
Thief / Garret
Kişilik:
“Kilitli... Açılabilir.
Saklı... Bulunabilir.
Senin. Benim olabilir.”
İşte hayat felsefem, ilk başlarda toplum denilen kümenin dışına koyulmamla birlikte benim hayatta kalma mücadelemde bir araçtı. Sonra çaldıkça insanların ne kadar iğrençleşebileceğini gördüm ve daha fazla çalmam gerektiğine karar verdim.
Çalmamda ki neden bir ihtiyaç veya hırs değildi sadece sıradan bir hırsız olmak istemedim. İsmimin duyulmasını ve bundan yıllar sonra bile bir efsane olarak anılmak istedim. Sanırım şuanda olduğum konuda bunu başardığımı kanıtlıyor?
Hayatım boyunca oldukça düşünecek zamanım oldu, hayatı yaşamı ve ölümü. Ölümden korkmadım, unutulmaktan korktum. Cesedim çürürken beni düşünecek kişilerin olmamasından korktum...
Hırsızlık yaparken yakalanmıyorsam bu işimi iyi yaptığımı ve başarılı olduğumu göstermez mi? O yüzden hırsızlığı asla bir suç olarak görmedim, öyle olsa bile fakirleri ölüme terk eden zenginlerin yaşadığı bir dünyada? Hırsızlık kesinlikle çok daha küçük bir kabahat olarak kalırdı.
Özgeçmiş:
“Işığın bittiği yerde, benim hikayem başlar.”
Başım ağrıyor, acıyı hissediyorum ama öldüğümden eminim. Eğer bunları düşünebiliyorsam bu ölmediğim anlamına gelmez mi? İsmimi söylüyorlar ve yardım istiyor, duyabiliyorum ama kim oldukları hakkında hiçbir fikrim yok, bana tapıyorlar. Sanırım bu tanrı olduğum anlamına gelir ama ben bir insanım, daha doğrusu insandım. Bu mümkün olabilir mi?
Babamın azılı bir seri katil olması ve tek gözümün mavi olması bunlar yaşadığım yobazlarla dolu dönemde herkes tarafından farklı şekilde yorumlandı ve hiçbiri iyi türden yorumlar değildi. Annem tarafından pek fazla sevilmemem sonucunda “Bok Çukuru” olarak adlandırılan bir yere bırakıldım.
Bok Çukuru denmesinin sebebi içindeki dışkılar değil, bizlerdik. Burada toplumda kabul görmeyen kişiler ve suçlular bulunurdu. Burada öldürülüp etimin akşam yemeğinde ana yemek olmamasının tek sebebi yaptıklarından suçluluk duyan yaşlı bir katildi.
Belki de günahlarının bir kısmını bir çocuğun yaşamıyla ödeyebileceğini düşünmüştür, bilmiyorum zaten ergenlik çağıma geldiğimde çoktan ölmüştü...
İsmimi kendim koydum o zamana kadar oradaki herkes çocuk olarak seslenmişti bana. İsmimi beni koruyan yaşlı adam koymuştu ancak ilk ismimi asla kullanmadım kendimi nadiren tanıtmam gerektiğinde Kaage derdim, bu yüzden ilk ismimi kimse bilmemektedir ayrıca bu gizliliğim açısından da önemliydi.
Her neyse burada uzun bir süre yaşadıktan sonra yukarı ilk çıkışımda aslında hiç var olmadığımı fark ettim.
Yanımdan geçiyorlardı, yırtık pırtık elbiselerime ve tozlar içinde ki suratıma bakmaya bile tenezzül etmiyorlardı. Acımıyorlardı daha kötüsü tiksinmiyorlardı bile...
Ara sokaklarda gezdim, çöpleri karıştırdım. Kalabalığın arasında yürüdüm kimse beni umursamıyordu ve yanımdan geçen göbekli amcanın cebinden sarkan kolyeyi gördüm. Anlık bir şeydi, tek hamlede çaldım ve kaçtım. Sanırım hikayemde burada başladı...
Onlar için bir hayaletsem bu cüzdanı çalamazdım değil mi? Bir bakıma ilk başlarda bu kendimi topluma gösterme uğraşını da içeriyordu.
Zamanla, çatılarda yaşamaya başladım ardından çaldığım şeyler ile kendime yeni oyuncaklar aldım. Sürekli geliştim sanki bu konuda sınırsız bir potansiyele sahiptim. Yay, hançer, maymuncuk hepsinde ustalaştım....
İhtiyacım yoktu ama biraz daha çaldım, gerektiği kadarını aldım kalanını dağıttım ve gene çaldım. Sonsuz bir döngüydü bu asla son bulmayan. Beni yanlış tanımanızı istemem, fakirleri doyurmak için çalmıyordum fazla çaldığım için fakirleri doyuruyordum.
Zenginlerin korkulu rüyası haline gelmiştim, eğlence olsun diye evlerini soyduğumu hatırlıyorum ve bunu yaparken yakalanmadığıma göre bu benim başarımdı...
Toplumdan soyutlanmam ve dışlanmam hepsi benim için birer mükafattı adeta bir görünmezlik pelerini gibiydi. Bir hırsız başka ne isteyebilirdi ki? Üstelik hepsi korktuğu bu canavarı büyütenlerin kendisi olduklarından bihaberler.
Çok iyi bir hırsız oldum beni yakalamak için paralı köpekler tuttular ancak nafile hiç yakalanmadım. Mütevazi olmayacağım, güneşin en tepede olduğu vakitte bile görünmezmiş gibi yürüyebiliyordum sanki bir Tanrı gibiydim...
Baya da bir ünlü oldum ama bunlar yaşlanmama engel değildi.
Verdikleri rüşveti es geçerek yaptıkları büyük işleri anlatan yöneticiler, kendisi yüzünden açlıktan ölen emekçileri anlatmayı unutan büyük iş adamları. Sanırım hırsızlık konusunda ki tek rakiplerim bunlardı...
Ve bir çoğunu defalarca soyarak batma durumuna getirmiştim, bazıları kaçmış. Bazıları intihar etmişti belki bunun sorumlusu bendim ancak kimseyi öldürmemiştim ancak bugün bu kuralımı bozacaktım. Büyüdüğüm yerde ki herkesin kafasını kazığa geçirip meydanda sergileyen birini...
Ağarmış saçlarıma baktım ve kapüşonumu taktım, yüzümü gizledim. Karşımda malikaneyi görüyordum bir sürü koruma vardı, tüm kapılar kitlenmişti ancak açamayacağım bir kapı olduğunu sanmıyorum...
Gölgelerin içinde yürüdüm yanımdan geçtiler ancak fark etmediler ve sonunda kapıya ulaştım, kapıyı açtım ve içeri girdim. Hedefimin yatağında mışıl mışıl uyuduğuna emindim. Odasınında kapısını açarak içeri girdim, eh tabi bu sırada bir sürü koruma falan atlattım ancak bunları şimdilik es geçiyorum.
Odaya girdim ancak beklemediğim bir sürpriz vardı adam odasına da bir tane koruma dikmişti, üzerine atladım ve sesini kesmek için boğazladım bu sırada hançerini acıyla ve öfkeyle savurdu. Ölümün soğukluğunu ve başarısızlığın hüznünü hissetim ancak son anda bir refleksle ölümden kurtuldum, gözümden yaralanmıştım acıyordu ancak gözümü de kurtarmıştım.
Bu ilk başarısızlığımdı ve ömür boyu bana bunu hatırlatacak bir iz bırakmıştı. Korumayı bayılttım ve mışıl mışıl uyuyan adamı uyandırıp gördüğü son yüzün benim olmasını sağladım bağırmasına veya tepki vermesine izin vermeden hançerimi gözüne soktum...
Oradan çıktım ve bir daha soygun yapmadım, o zamana kadar çaldıklarımla yaşadım. Hikayelerim anlatıldı ve bir efsane olarak öldüm...
Peki şimdi bu duyduklarım ne oluyor? Bir şeyler, birileri beni dünyaya çekiyor...
Arındırıcı:
-
Temel statlar
Güç: 3
Hız: 6
Dayanıklılık: 3
Tanrısal statlar:
Kutsal enerji: 4
Sezgi: 6
Bilgelik: 3
Savaş statları:
Shinki kontrolü:-
Teknik: 2
Refleks: 5
İsim:
Yaş: 74
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.91
Kilo: 86 kg
Bölge: Kanto
Kılıç yolu: Şans
Kutsal yol:Hırsızlık
Seviye: Rinzai
Görünüm
Görünüm: Siyah, sanırım Kaage'nin görünümü tanımlarken kullanacağımız tek renk budur. Bir istisna hariç sol gözü... Sol gözü siyah gözünden farklı olmakla birlikte mavi renktedir.
Aslında karanlığın içinde çabucak dikkat çekecek parlak mavi göz bir hırsız için lanetle eş anlamlıdır bunun yanı sıra bulunduğu dönemde gerici yobazlar bunu çok farklı şekilde yorumlamış ve Kaage'nin toplumdan dışlanmasına neden olmuştur...
Her neyse dediğim gibi bir hırsızdan farklı ve parlak renklerini giymesini bekleyemezsiniz değil mi? Siyah giyinir ancak bazı kısımları biraz daha kahverengiye kaymaktadır. Görev sırasında sadece gözlerinin çevresi ve parmakları açıkta kalır, normal yaşantısında ise yüzünün tamamını açmaktadır.
Bunların dışında bahsedebileceğimiz şey ise sol yani mavi gözünün olduğu tarafta bir hırsızlık sırasında aldığı yara vardır ancak biraz tecrübe ve şans ile birlikte görme duyusunda herhangi bir sıkıntı oluşturmamıştır. Ayrıca vücudunda birkaç tane dövme vardır.
Thief / Garret
Kişilik:
“Kilitli... Açılabilir.
Saklı... Bulunabilir.
Senin. Benim olabilir.”
İşte hayat felsefem, ilk başlarda toplum denilen kümenin dışına koyulmamla birlikte benim hayatta kalma mücadelemde bir araçtı. Sonra çaldıkça insanların ne kadar iğrençleşebileceğini gördüm ve daha fazla çalmam gerektiğine karar verdim.
Çalmamda ki neden bir ihtiyaç veya hırs değildi sadece sıradan bir hırsız olmak istemedim. İsmimin duyulmasını ve bundan yıllar sonra bile bir efsane olarak anılmak istedim. Sanırım şuanda olduğum konuda bunu başardığımı kanıtlıyor?
Hayatım boyunca oldukça düşünecek zamanım oldu, hayatı yaşamı ve ölümü. Ölümden korkmadım, unutulmaktan korktum. Cesedim çürürken beni düşünecek kişilerin olmamasından korktum...
Hırsızlık yaparken yakalanmıyorsam bu işimi iyi yaptığımı ve başarılı olduğumu göstermez mi? O yüzden hırsızlığı asla bir suç olarak görmedim, öyle olsa bile fakirleri ölüme terk eden zenginlerin yaşadığı bir dünyada? Hırsızlık kesinlikle çok daha küçük bir kabahat olarak kalırdı.
Özgeçmiş:
“Işığın bittiği yerde, benim hikayem başlar.”
Başım ağrıyor, acıyı hissediyorum ama öldüğümden eminim. Eğer bunları düşünebiliyorsam bu ölmediğim anlamına gelmez mi? İsmimi söylüyorlar ve yardım istiyor, duyabiliyorum ama kim oldukları hakkında hiçbir fikrim yok, bana tapıyorlar. Sanırım bu tanrı olduğum anlamına gelir ama ben bir insanım, daha doğrusu insandım. Bu mümkün olabilir mi?
Babamın azılı bir seri katil olması ve tek gözümün mavi olması bunlar yaşadığım yobazlarla dolu dönemde herkes tarafından farklı şekilde yorumlandı ve hiçbiri iyi türden yorumlar değildi. Annem tarafından pek fazla sevilmemem sonucunda “Bok Çukuru” olarak adlandırılan bir yere bırakıldım.
Bok Çukuru denmesinin sebebi içindeki dışkılar değil, bizlerdik. Burada toplumda kabul görmeyen kişiler ve suçlular bulunurdu. Burada öldürülüp etimin akşam yemeğinde ana yemek olmamasının tek sebebi yaptıklarından suçluluk duyan yaşlı bir katildi.
Belki de günahlarının bir kısmını bir çocuğun yaşamıyla ödeyebileceğini düşünmüştür, bilmiyorum zaten ergenlik çağıma geldiğimde çoktan ölmüştü...
İsmimi kendim koydum o zamana kadar oradaki herkes çocuk olarak seslenmişti bana. İsmimi beni koruyan yaşlı adam koymuştu ancak ilk ismimi asla kullanmadım kendimi nadiren tanıtmam gerektiğinde Kaage derdim, bu yüzden ilk ismimi kimse bilmemektedir ayrıca bu gizliliğim açısından da önemliydi.
Her neyse burada uzun bir süre yaşadıktan sonra yukarı ilk çıkışımda aslında hiç var olmadığımı fark ettim.
Yanımdan geçiyorlardı, yırtık pırtık elbiselerime ve tozlar içinde ki suratıma bakmaya bile tenezzül etmiyorlardı. Acımıyorlardı daha kötüsü tiksinmiyorlardı bile...
Ara sokaklarda gezdim, çöpleri karıştırdım. Kalabalığın arasında yürüdüm kimse beni umursamıyordu ve yanımdan geçen göbekli amcanın cebinden sarkan kolyeyi gördüm. Anlık bir şeydi, tek hamlede çaldım ve kaçtım. Sanırım hikayemde burada başladı...
Onlar için bir hayaletsem bu cüzdanı çalamazdım değil mi? Bir bakıma ilk başlarda bu kendimi topluma gösterme uğraşını da içeriyordu.
Zamanla, çatılarda yaşamaya başladım ardından çaldığım şeyler ile kendime yeni oyuncaklar aldım. Sürekli geliştim sanki bu konuda sınırsız bir potansiyele sahiptim. Yay, hançer, maymuncuk hepsinde ustalaştım....
İhtiyacım yoktu ama biraz daha çaldım, gerektiği kadarını aldım kalanını dağıttım ve gene çaldım. Sonsuz bir döngüydü bu asla son bulmayan. Beni yanlış tanımanızı istemem, fakirleri doyurmak için çalmıyordum fazla çaldığım için fakirleri doyuruyordum.
Zenginlerin korkulu rüyası haline gelmiştim, eğlence olsun diye evlerini soyduğumu hatırlıyorum ve bunu yaparken yakalanmadığıma göre bu benim başarımdı...
Toplumdan soyutlanmam ve dışlanmam hepsi benim için birer mükafattı adeta bir görünmezlik pelerini gibiydi. Bir hırsız başka ne isteyebilirdi ki? Üstelik hepsi korktuğu bu canavarı büyütenlerin kendisi olduklarından bihaberler.
Çok iyi bir hırsız oldum beni yakalamak için paralı köpekler tuttular ancak nafile hiç yakalanmadım. Mütevazi olmayacağım, güneşin en tepede olduğu vakitte bile görünmezmiş gibi yürüyebiliyordum sanki bir Tanrı gibiydim...
Baya da bir ünlü oldum ama bunlar yaşlanmama engel değildi.
Verdikleri rüşveti es geçerek yaptıkları büyük işleri anlatan yöneticiler, kendisi yüzünden açlıktan ölen emekçileri anlatmayı unutan büyük iş adamları. Sanırım hırsızlık konusunda ki tek rakiplerim bunlardı...
Ve bir çoğunu defalarca soyarak batma durumuna getirmiştim, bazıları kaçmış. Bazıları intihar etmişti belki bunun sorumlusu bendim ancak kimseyi öldürmemiştim ancak bugün bu kuralımı bozacaktım. Büyüdüğüm yerde ki herkesin kafasını kazığa geçirip meydanda sergileyen birini...
Ağarmış saçlarıma baktım ve kapüşonumu taktım, yüzümü gizledim. Karşımda malikaneyi görüyordum bir sürü koruma vardı, tüm kapılar kitlenmişti ancak açamayacağım bir kapı olduğunu sanmıyorum...
Gölgelerin içinde yürüdüm yanımdan geçtiler ancak fark etmediler ve sonunda kapıya ulaştım, kapıyı açtım ve içeri girdim. Hedefimin yatağında mışıl mışıl uyuduğuna emindim. Odasınında kapısını açarak içeri girdim, eh tabi bu sırada bir sürü koruma falan atlattım ancak bunları şimdilik es geçiyorum.
Odaya girdim ancak beklemediğim bir sürpriz vardı adam odasına da bir tane koruma dikmişti, üzerine atladım ve sesini kesmek için boğazladım bu sırada hançerini acıyla ve öfkeyle savurdu. Ölümün soğukluğunu ve başarısızlığın hüznünü hissetim ancak son anda bir refleksle ölümden kurtuldum, gözümden yaralanmıştım acıyordu ancak gözümü de kurtarmıştım.
Bu ilk başarısızlığımdı ve ömür boyu bana bunu hatırlatacak bir iz bırakmıştı. Korumayı bayılttım ve mışıl mışıl uyuyan adamı uyandırıp gördüğü son yüzün benim olmasını sağladım bağırmasına veya tepki vermesine izin vermeden hançerimi gözüne soktum...
Oradan çıktım ve bir daha soygun yapmadım, o zamana kadar çaldıklarımla yaşadım. Hikayelerim anlatıldı ve bir efsane olarak öldüm...
Peki şimdi bu duyduklarım ne oluyor? Bir şeyler, birileri beni dünyaya çekiyor...
Arındırıcı:
-
Temel statlar
Güç: 3
Hız: 6
Dayanıklılık: 3
Tanrısal statlar:
Kutsal enerji: 4
Sezgi: 6
Bilgelik: 3
Savaş statları:
Shinki kontrolü:-
Teknik: 2
Refleks: 5
En son Jagen H'qhar tarafından Paz Ocak 08, 2017 7:00 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Midori Kaage- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 05/01/17
Geri: Midori Kaage
Onaylandı
Tarafımdan verilmiş arındırıcı:
Kimse duymayacak
Kimse bilmeyecek
İçindeki ıslığı duyacaksın
Korkma
Hırsız Tanrı
Günahlarını çalacak
Dost tanrı
Kofuku Ebisu, Yoksulluk Tanrıçası
Zenginler için şanssızlık demek olan bu tanrı onların parasını alacak olanlar için şans tanrısı niteliğindedir. Yoksulluk tanrısı olarak bilinir, fanilerle ne kadar içli dışlı olursa o kişiye o denli maddi ve manevi hasar verir. Hırsızlar arasında şans tanrısı olarak geçer ancak yoksulluğu öyle bir şanssızlık getirir ki kişi sonunda kendini ölümle yüz yüze bulabilir. Bir şans tanrısı olarak Hırsız Tanrı'nın dostudur.
Düşman Tanrı
Tsukuyomi-no-Mikoto
Kaguya'nın ruhunu ölümünden sonra geri canlandıran ve onu cariyesi ilan eden tanrıdır. İzanagi'nin üç saf kan çoğundan birisidir. Kaguya-Hime hayattayken tanrı olmasına rağmen ona isim verip silah yaptığı hatta neredeyse yaratıcı güce sahip olduğu söylenen bir tanrıdır. Dünya işleriyle uğraşmamasıyla bilinir. Söylenene göre tek başına babasının cesedi başında tekrar dirilmesini bekler.
Doğal olarak hırsızların düşmanıdır. Kaguya aracılığıyla dünyayı aydınlatır ve geceleri saklananları ortaya çıkarır.
Statlar:
Tarafımdan verilmiş arındırıcı:
Kimse duymayacak
Kimse bilmeyecek
İçindeki ıslığı duyacaksın
Korkma
Hırsız Tanrı
Günahlarını çalacak
Dost tanrı
Kofuku Ebisu, Yoksulluk Tanrıçası
Zenginler için şanssızlık demek olan bu tanrı onların parasını alacak olanlar için şans tanrısı niteliğindedir. Yoksulluk tanrısı olarak bilinir, fanilerle ne kadar içli dışlı olursa o kişiye o denli maddi ve manevi hasar verir. Hırsızlar arasında şans tanrısı olarak geçer ancak yoksulluğu öyle bir şanssızlık getirir ki kişi sonunda kendini ölümle yüz yüze bulabilir. Bir şans tanrısı olarak Hırsız Tanrı'nın dostudur.
Düşman Tanrı
Tsukuyomi-no-Mikoto
Kaguya'nın ruhunu ölümünden sonra geri canlandıran ve onu cariyesi ilan eden tanrıdır. İzanagi'nin üç saf kan çoğundan birisidir. Kaguya-Hime hayattayken tanrı olmasına rağmen ona isim verip silah yaptığı hatta neredeyse yaratıcı güce sahip olduğu söylenen bir tanrıdır. Dünya işleriyle uğraşmamasıyla bilinir. Söylenene göre tek başına babasının cesedi başında tekrar dirilmesini bekler.
Doğal olarak hırsızların düşmanıdır. Kaguya aracılığıyla dünyayı aydınlatır ve geceleri saklananları ortaya çıkarır.
Statlar:
- Spoiler:
- Temel statlar
Güç: 3
Hız: 6
Dayanıklılık: 3
Tanrısal statlar:
Kutsal enerji: 4+5
Sezgi: 6
Bilgelik: 3
Savaş statları:
Shinki kontrolü:-
Teknik: 2
Refleks: 5
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz