İlk kan [Altemur]

Talihin şanslı yedi tanrısı yanlış anlaşılmış tanrılardı. Onlar hakkında çok fazla bilgi vardı ancak en öne çıkanları Bishamon olmuştu yüz yıllarca lakin aralarında bir tanesi hakkında hiç konuşulmazdı. En korkulan ve çekinilen tanrılardan birisiydi o...

Benzaiten, Fukurokuju, Hotei, Bishamonten, Ebisu, Daikokuten ve bu büyük şanslı tanrılar dışında altı tanrı daha bulutun üstünde yol almaya başlamıştı. Gittikleri yeri sadece onlar biliyordu ve yanlarına gerek duydukları kadar shinki almışlardı. Bu büyük tanrıların yanında bir de henüz yeni doğmuş ve iki saat için hayatının iki ayını harcamış olan Altemur vardı.

Yolculuğa henüz başlamışlardı ki hemen toplanmaya karar vermişti bu büyük tanrılar. Kalanlarsa onların isteğine uymuştu, hepsi birlikte yağmurlu gecede yol alırken bulutun taşıdığı geleneksel bir köşkün içerisine geçmişlerdi. Her bir tanrı grubunun lideri vardı, bu genelde görmezden gelinirdi ancak bu gibi zamanlar için bir lider seçilmişiti. Bilgeliğin Tenjin, Savaşçıların Susan'o, Doğanın Amaterasu olması gibi Şans tanrılarının lideri de Daikokuten'di. Hep ön planda görünen Bishamon'un aksine gerçek lider oydu, aralarında en güçlüsü ve zalimiydi görünüşünün aksine.

Ev sahipliğini her ne kadar Son Goku yapıyor olsa da köşkün sahibesi Benzaiten olarak ön plana çıkmış ve herkesi dairesel bir şekilde Daikokuten'in etrafına dizmişti. Kendisi bir şamisen ile toplantının daha sakin geçmesi için sakin bir müzik çalıyordu, shinkileriyse içecek ve aperatif servisi yapmakla meşguldü. Sonunda herkes yerini aldığında şansın baş tanrısı nefesini temizlemiş ve elini yere vurmuştu "Daha önceden yaptığım gibi cenneti yok etme taraftarıyım, ancak sizi peşimden sürükleyecek değilim. Şu an için Susan'o'ya yardımcı olup konumlarınızı geri kazanmanızı sağlayacağım. Başlamadan sorusu ve ya söylemek istediği bir şey olan var mı?" demişti ellerini göğüs hizasında birleştirip.

Daikokuten daha önce cenneti iki defa yok etmişti. İnsan şaşırıyor ancak o en vahşi güçle doğmuş tanrılardan birisiydi, yıllar önce Amaterasu ile arasında doğan bir tartışma nedeniyle cenneti neredeyse bir daha geri gelemeyecek şekilde parçalamıştı ancak sonrasında tekrar eski parçaları birleştirildi. İkinci sefer ilkinin devamı niteliğindeydi, yine yok olmanın eşiğine geldiğinde bu sefer ona karşı çıkan bir tanrı olmuştu. Susan'o eski görünümü ve shinkisiyle sekiz bacağından ikisini koparmış ve onu denizin altı kat dibine vurmuştu.

Altemur'un oturduğu yer merkezin sağında kalıyordu ve konuşmak isterse sağında ve solunda yoksul tanrı Shikaifu, zengin tanrı Kin bulunuyordu. Onlar da çok eski tanrılar değildi Altemur gibi ancak kendilerine ait bir kaç tane tapınakları vardı.

Altemur fiziksel gözlerini yaşama açtığından itibaren 2 saat geçirmişti, fakat bir çeşit zaman kırılmasının içine girdiğinden 2 ayını heba etmişti, gezginlere yardım elini uzatıp, tanınabileceği 2 koca ay birden yok olmuştu, puf. Aslında bu çok canını sıkmıyordu bu gezgin tanrının. Zamanı da gezmek önemlidir sonuçta. Zamanın hızlı aktığı bir delik varsa mutlaka dengelemek için yavaş aktığı bir bölge de olmalıdır. Altemur oraya yolculuk edip 2 saatte harcadığı 2 ayını telafi edebilirdi. 2 ay boyunca yavaş bölgede kalıp 2 saat geçirebilir. Bu da kaybettiği zamanı dengelemesine yeter. Gerçi zaman çok önemli bir kavram değildi Altemur için. İnanırı olduğu müddetçe zamanın üzerindeydi. İstediği kadar uzun bir ömür sürüp sonsuz yolunu keşfedebilirdi. Fakat inanırlarının kendiliğinden gelmeye başlayacağı eşik bölgeye ulaşana kadar zaman onun için önemliydi. Eşiği geçene kadar kendisini insanlara tanıtmak, onların aklına kazınmak zorundaydı. O dualardan meydana gelmişti, dualar biterse ona kim bilir ne olurdu? Seyahatına devam etmek için inanılmak zorundaydı, insanları inandırmalıydı.

Bir de savaş durumu vardı. Şans tanrıları o harcadığı 2 ayda cennetten sürülmüşlerdi. Susan'o 3 eşyayı toplayamazsa sonsuza kadar da sürgün olacaklardı. Cennet de çok umrunda değildi aslında Altemur'un ama işte bishamon falan var bir el atmazsa ayıp olur şimdi. Yoksa sürekli gezen bir tanrı cennette oturup duracak mı ne yani? Altemur Son Goku kaynağında bir yıkanıp arınmıştı üzerindeki ayakashi mantarından. İğrenç bir iş , fakat seyyahlar ne zaman temiz bir iş içinde oldular ki? Yol kirli, yolcu kirli, han da kirli. Arınmasının üzerinden çok geçmeden şans yedilisi bir toplantı tertiplemişti. Ne bu toplantı aşkı? Azıcık soluklansın millet. Neyse Altemur minör bir tanrı olduğundan el mahkum katılmıştı toplantıya. Sağında ve solunda da fakirlikle zenginlik tanrısı vardı. Onlar da minördü herhalde. Şansın lideri de bir şeyler diyordu ama Altemur çok dinleme havasında değildi. Bağdaş kurduğu yerden çevresine bakınacaktı biraz. Diğerleri ne yapıyordu? Jafar ne yapıyordu?

Altemur oturup dinlerken bir anda herkes sesini kesmiş ve ona dönmüştü. Kendisi de ne olduğunu anlayamamıştı ancak bir anda kalbinde bir sıkışma hissetmişti. O sırada bir ses duymuştu ve bir görüntü görmüştü. Dileğini gerçekleştirdiği adam onun için istediği gibi hayrat yaptırmıştı. Hayrat denilip geçilmemeli zira o da bir tapınak.

Altemur içinde güçlü bir şeyler uyandığını hissediyordu ancak bu belli belirsiz bir şeydi. Ne olduğunu daha o çözemeden Daikokuten gelmiş ve kedi gibi ensesinden tutmuştu Alveor'u. Sonrasında da onu alıp Bishamon'a bakarak "Ne yapması gerekiyorsa öğret buna." demişti. Sonrasında da oldukça hızlı bir şekilde salondan dışarı fırlatmıştı. Dışarıda diğer shinkilerle bekleyen Jafar önüne fırlatılan efendisine bir kaç saniye baktıktan sonra "Hehe." demişti. Oldukça komiğine gitmişti bu durum.

Altemur ona cevap veremeden Bishamon gelmiş ve yanına oturup "Tapınak yapıldı değil mi? Ne hissediyorsun?" demişti.