Yükselen kral [Rhaegar]
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Yükselen kral [Rhaegar]
Yurdun dört bir yanında yeni yükselen bir Shogun'un ismi duyulmaktaydı. Moramochi adında yiğit ve zeki bir prensin babasının yerine geçip Kyoto'daki yerini alacağı söylentileri her yeri çalkalamaktaydı. Bunun üzerine kendilerine "İyi Mizaç" adı veren bir grup ortaya çıkmıştı. Henüz bir düzene girmeye başlamış olan Japonya'nın yeniden savaş dönemi ile karşılaşmaması için harekete geçmişlerdi. Yer yer çıkan isyanlar sırasında; savaşın kendinden doğan öfke,nefret ve öldürme isteği ile insanların göremediği bir çok kapı açılmış ve Ayakashiler dünyayı sarmaya başlamıştı. Bu noktada savaşlar yayılmaya başlarken Kanto'nun doğal güzelliklerle kaplı ovaları da kuraklık ve ölümlerle dolmaya başlamıştı.
Rhaegar bedenini yeni bulduğu Susan'o tapınağında uyanırken etrafında çok sayıda insan görmüştü. Zırhını kuşanmış roninler ve samuraylar savaşta onlara güç vermesi ve ölümsüz olmaları için tanrı Susan'o için yaptıkları derme çatma tapınakta ona yakarıyorlardı. Korku ve endişelerinin yaydığı tiksindirici koku nedeniyle zorla uyandırılmıştı Rhaegar.
Etrafına baktığında, yüksekçe bir tepenin üstünde kurulmuş rahibi bile olmayan bir tapınaktı burası. Etrafta pek çok farklı tanrıyı hissedebiliyordu onun gibi savaş tanrısı olanlar. Ondan çok farklı ve ayakashi gibi kokan ancak güzel bir auraya sahip tanrıları. Tam bir kaos sırasında önünde Susan'o ya tapınan bir okçu "Rhaegar-sama, çok iyi bir okçu olduğumu söylediler. Bu nedenle bu göreve getirildim ama açıkcası şansım hep yaver gitti. Ön saflarda bir okçu olmaktan çok görevimi yerine getirememekten korkuyorum. Duy ve bana yardım et, senin için kırık bir ok parçası getirdim. Büyük büyük dedem Ivar hep adını söylermiş, bana güç ver." diyordu. Bu sırada önünde kırık bir ok ucu belirmişti Rhaegar'ın. Görünen o ki ona bile onlarca dilek çıkacaktı, zira etrafında ona seslenen beş kadar kişi çoktan ortaya çıkmıştı; ancak onun zihninde ilk yer eden isim olan Ivar'ı duyması nedeniyle onun kulağına gelen en net isim buydu. Ona inan kişinin büyük torununu mu yoksa başkasını mı seçeceğiyse ona kalmış.
Rhaegar bedenini yeni bulduğu Susan'o tapınağında uyanırken etrafında çok sayıda insan görmüştü. Zırhını kuşanmış roninler ve samuraylar savaşta onlara güç vermesi ve ölümsüz olmaları için tanrı Susan'o için yaptıkları derme çatma tapınakta ona yakarıyorlardı. Korku ve endişelerinin yaydığı tiksindirici koku nedeniyle zorla uyandırılmıştı Rhaegar.
Etrafına baktığında, yüksekçe bir tepenin üstünde kurulmuş rahibi bile olmayan bir tapınaktı burası. Etrafta pek çok farklı tanrıyı hissedebiliyordu onun gibi savaş tanrısı olanlar. Ondan çok farklı ve ayakashi gibi kokan ancak güzel bir auraya sahip tanrıları. Tam bir kaos sırasında önünde Susan'o ya tapınan bir okçu "Rhaegar-sama, çok iyi bir okçu olduğumu söylediler. Bu nedenle bu göreve getirildim ama açıkcası şansım hep yaver gitti. Ön saflarda bir okçu olmaktan çok görevimi yerine getirememekten korkuyorum. Duy ve bana yardım et, senin için kırık bir ok parçası getirdim. Büyük büyük dedem Ivar hep adını söylermiş, bana güç ver." diyordu. Bu sırada önünde kırık bir ok ucu belirmişti Rhaegar'ın. Görünen o ki ona bile onlarca dilek çıkacaktı, zira etrafında ona seslenen beş kadar kişi çoktan ortaya çıkmıştı; ancak onun zihninde ilk yer eden isim olan Ivar'ı duyması nedeniyle onun kulağına gelen en net isim buydu. Ona inan kişinin büyük torununu mu yoksa başkasını mı seçeceğiyse ona kalmış.
En son İzanagi tarafından Salı Ara. 27, 2016 12:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Açgözlülük, önce insanın kendisindekileri sonra çevresindekileri bitiren bir duygudur ancak onu bu kadar illet yapan şey en hızlı yayılan hastalıklardan bile daha hızlı yayılmasıdır. Ve insanoğlu tarihte örnek alabileceği onca olay varken inatla bu duyguyu beslemeye devam ediyor. İlginç, insanoğlu ne zaman sadeliğin, gösterişsiz bir hayatın verdiği huzur ve mutluluğu fark edecek merak ediyorum.
Savaş yakındı, yer yer çıkan isyanlarda bunun bir göstergesiydi ve ben bundan hiç hoşnut değilim, bir savaş tanrısından bunları duymak biraz garip olabilir ancak yerde kanlı cesetler, parçalanmış vücut parçaları görmek istemiyorum ayrıca bu savaşın etkisiyle çıkan Ayakashileri de unutmamak lazım tabi ki.
Şuanda babasının yerine geçip “Shogun” olmak isteyen bir genç var, daha yeni düzene girmeye başlayan Japonya’nın tekrar savaşa sürüklenmesini istemeyen bir tarikat kurulmuştu. Anlayacağınız üzere işler fazlasıyla karışık...
Şuanda bir tepede rahibi bile olmayan bir tapınaktaydım. Etrafta Susan’o ya tapınan bir çok kişi vardı. Bazılar gezgin bazılar samuraydı ancak hepsinin bir amacı vardı, güç. Savaşın getirdiği korku ve ölümün iğrenç kokusu hepsini bunu yapmaya zorluyordu.
Her neyse burada birçok tanrı vardı onları hissedebiliyordum hem de net bir şekilde. Benden farklıydılar, kokuları ayakashi gibiydi ancak auraları bir insanları güvende tutabileceğinin kanıtıydı adeta.
Uyanmıştım, bana ihtiyacı olan insanlar vardı daha sonra uyumak için bolca zamanım olacak yani umarım... Yaklaşık beş kişi bana sesleniyordu benim gibi fazla popüleritisi olmayan tanrıdan bile şimdiden beş kişi istekte bulunduysa diğer büyük tanrıları düşünmek bile istemiyorum.
Bir anda ses karmaşasının içinde ki bir kelime düşüncelerimi bölüp onu dinlemeye zorlamıştı beni. Bir okçuydu ve benden yardım istiyordu, Ivar yani ilk inananım ve karşımda ki bu okçunun büyük büyük dedesi... Bana kırık bir ok parçası sunmuştu adak olarak. Elbette ona yardım edecektim ancak sadece Ivar yüzünden değil dileği de ilgimi çekmişti. Ona seslenecektim bunu ilk kez yapacak olmam biraz heyecanlanmama neden olmuştu. “Korkma Ivar’ın soyundan gelen kişi. İlk başarılı atışın şans olabilir ancak ikincisi şans değildir. Kendine güven, yayına ve okuna bileğinden fazla güvendiğin gün kaybetmişsin demektir...”, diyecek ve tepkisini bekleyecektim. Olum bu arada çok havalıyım lan!
Savaş yakındı, yer yer çıkan isyanlarda bunun bir göstergesiydi ve ben bundan hiç hoşnut değilim, bir savaş tanrısından bunları duymak biraz garip olabilir ancak yerde kanlı cesetler, parçalanmış vücut parçaları görmek istemiyorum ayrıca bu savaşın etkisiyle çıkan Ayakashileri de unutmamak lazım tabi ki.
Şuanda babasının yerine geçip “Shogun” olmak isteyen bir genç var, daha yeni düzene girmeye başlayan Japonya’nın tekrar savaşa sürüklenmesini istemeyen bir tarikat kurulmuştu. Anlayacağınız üzere işler fazlasıyla karışık...
Şuanda bir tepede rahibi bile olmayan bir tapınaktaydım. Etrafta Susan’o ya tapınan bir çok kişi vardı. Bazılar gezgin bazılar samuraydı ancak hepsinin bir amacı vardı, güç. Savaşın getirdiği korku ve ölümün iğrenç kokusu hepsini bunu yapmaya zorluyordu.
Her neyse burada birçok tanrı vardı onları hissedebiliyordum hem de net bir şekilde. Benden farklıydılar, kokuları ayakashi gibiydi ancak auraları bir insanları güvende tutabileceğinin kanıtıydı adeta.
Uyanmıştım, bana ihtiyacı olan insanlar vardı daha sonra uyumak için bolca zamanım olacak yani umarım... Yaklaşık beş kişi bana sesleniyordu benim gibi fazla popüleritisi olmayan tanrıdan bile şimdiden beş kişi istekte bulunduysa diğer büyük tanrıları düşünmek bile istemiyorum.
Bir anda ses karmaşasının içinde ki bir kelime düşüncelerimi bölüp onu dinlemeye zorlamıştı beni. Bir okçuydu ve benden yardım istiyordu, Ivar yani ilk inananım ve karşımda ki bu okçunun büyük büyük dedesi... Bana kırık bir ok parçası sunmuştu adak olarak. Elbette ona yardım edecektim ancak sadece Ivar yüzünden değil dileği de ilgimi çekmişti. Ona seslenecektim bunu ilk kez yapacak olmam biraz heyecanlanmama neden olmuştu. “Korkma Ivar’ın soyundan gelen kişi. İlk başarılı atışın şans olabilir ancak ikincisi şans değildir. Kendine güven, yayına ve okuna bileğinden fazla güvendiğin gün kaybetmişsin demektir...”, diyecek ve tepkisini bekleyecektim. Olum bu arada çok havalıyım lan!
Rhaegar- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 23/12/16
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Rhaegar'ın seslerini duyduktan sonra hiç garipsememişti bunu Ivar'ın büyük torunu. Bir tanrı ne zaman ona dua eden birisiyle iletişime geçse insanlar bunu garipsemezdi. İlahi bir ses olabilir ancak bazı şanslı rahiplerin yıllarca dua etmeleri sonucunda ulaştıkları bir meziyetti tanrının sesini gerçek hafızası ile idrak etmek. Tanrı İzanagi ve İzanami japon halkını yaratırken onlara tanrıları her zaman hoş görü ile karşılama ve onların hatıralarının ölümünü bahşetmişti. Bu nedenle bir tanrı ile konuşan kimse bunu hiç bir zaman garipsemeyecekti. İsmi hafızasında kalsa da inançtan başka bir duygu ve ya hafızasında iz bırakmayacaktı.
Buna rağmen ilk inanın soyundan gelen genç bir an duraksamıştı. Olduğu yerden kalkıp yürümeye başladığında boş bir alana geçmişti, Rhaegar'da onu takip etmişti. Onca insanın içinde sesli bir şekilde konuşamayacağının o da farkındaydı doğal olarak. Genç konuşmaya başladığında ağzından ilk olarak ismi gelmişti. "Ben Ivar'ın büyük büyük torunu Sakaki, aile ismi bile almaya layık görülmeyecek kadar küçük bir yerden geliyorum. Aslında meziyetim avcılıktır ancak köyümüzü yağmalamaya çalışan roninlerden bir kaçını öldürdüğüm için orduya alındım. İnsanlar yetenekli dese de ben kendimi öyle görmüyorum. Hayatımı kazanacak kadar para kazansam bana yeter ancak geldiğim yerde sevdiğim bir kadın var. Kadın var, adı Miyake Kinu. Ben de bir soy isim alabilirsem onunla evlenebileceğimi söyledi babası, bu nedenle İyi mizaç'a katıldım. Benim ve arkadaşlarımın görevi ön saflarda bir generali öldürmek ancak bunu yapacak kadar yetenekli miyim bilmiyorum. Ölmek istemiyorum Kami-sama yardım et bana."diyerek önüne kapanmıştı Rhaegar'ın.
Buna rağmen ilk inanın soyundan gelen genç bir an duraksamıştı. Olduğu yerden kalkıp yürümeye başladığında boş bir alana geçmişti, Rhaegar'da onu takip etmişti. Onca insanın içinde sesli bir şekilde konuşamayacağının o da farkındaydı doğal olarak. Genç konuşmaya başladığında ağzından ilk olarak ismi gelmişti. "Ben Ivar'ın büyük büyük torunu Sakaki, aile ismi bile almaya layık görülmeyecek kadar küçük bir yerden geliyorum. Aslında meziyetim avcılıktır ancak köyümüzü yağmalamaya çalışan roninlerden bir kaçını öldürdüğüm için orduya alındım. İnsanlar yetenekli dese de ben kendimi öyle görmüyorum. Hayatımı kazanacak kadar para kazansam bana yeter ancak geldiğim yerde sevdiğim bir kadın var. Kadın var, adı Miyake Kinu. Ben de bir soy isim alabilirsem onunla evlenebileceğimi söyledi babası, bu nedenle İyi mizaç'a katıldım. Benim ve arkadaşlarımın görevi ön saflarda bir generali öldürmek ancak bunu yapacak kadar yetenekli miyim bilmiyorum. Ölmek istemiyorum Kami-sama yardım et bana."diyerek önüne kapanmıştı Rhaegar'ın.
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Demek işler böyle yürüyordu, ilahi sesler duyan insanlar sanki çok sıradan birisiyle konuşuyormuş gibi tepki veriyordu. Sanırım olması gerekende buydu sonuçta sesimden korkup kalp krizi geçiren bir inanan pek hoş bir imaj bırakmaz üstümde.
Ivar’ın torunu diyeceğim karşımda ki aciz inananıma en azından ismini öğrenene kadar. Mantıklı bir şekilde boş bir alana doğru gitmiş ve içinde bulunduğu durumu anlatmıştı. “Unutma Ivar’ın torunu Sakaki. İçinde bulunduğun durum aşkının mı hayatının mı değerli olduğu ile alakalı. Eğer aşkını yaşamak için hayatını riske atabilecek cesaretin varsa Rheagar’ın kudreti yanında olacağından emin olabilirsin.”, diyecektim.
Yeterli zamanı varsa ona yay kullanma hakkında dersler verebilirdim veyahut görevi sırasında ona direktifler vererek yönlendirebilirim. Bunları düşünmeden önce karşımda ki aciz ve yardıma muhtaç inananımın doğru cevabı vermesi gerekiyor.
Ivar’ın torunu diyeceğim karşımda ki aciz inananıma en azından ismini öğrenene kadar. Mantıklı bir şekilde boş bir alana doğru gitmiş ve içinde bulunduğu durumu anlatmıştı. “Unutma Ivar’ın torunu Sakaki. İçinde bulunduğun durum aşkının mı hayatının mı değerli olduğu ile alakalı. Eğer aşkını yaşamak için hayatını riske atabilecek cesaretin varsa Rheagar’ın kudreti yanında olacağından emin olabilirsin.”, diyecektim.
Yeterli zamanı varsa ona yay kullanma hakkında dersler verebilirdim veyahut görevi sırasında ona direktifler vererek yönlendirebilirim. Bunları düşünmeden önce karşımda ki aciz ve yardıma muhtaç inananımın doğru cevabı vermesi gerekiyor.
Rhaegar- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 23/12/16
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Sasaki söylenenler karşısında başını eğip bir karar vermeye çalışıyordu. Bunu yapmak onun için çokta zor gibi görünmüyordu zira kararlı bir şekilde Rhaegar'a bakıp "Orduya katılmak bir anlamda hayatından vaz geçmek değil mi zaten? Ölmeyi kabullendim ancak oradan geri dönmek istiyorum. İhitiyacım olan okumun yerini bulması!" demişti. Bunu yaparken etrafının ayakashilerle sarılacağı şüphesizdi. Yeterli yeteneğe sahip bir insan her türlü atışı yapabilirdi ancak onun karışık duyguları etrafına toplayacağı musibetler nedeniyle ok hedefini hiç bir zaman bulamayabilirdi de.
Kararlılığını açıkça gösterdikten sonra daha önce ona dua eden kişiler de bulunduğu yere gelmişti ikilinin. Omuzlarındaki simgeye bakılırsa hepsi aynı birliğin askerleriydi. Sasaki bu gün bile babasının başladığı işe devam ediyordu görüldüğü üzere. Hepsi toplaşıp planlarını anlatmaya koyulmuşlardı "Komutan Shido bizim için bir yol açacakmış, ormanlık bir alan ve ya saklanabileceğimiz bir yer yok. Geriden atış yapmaya karar versek onlarca hatta yüzlerce metre uçması gerekli okun ve onu koruyan kişilerde olacak. Arkadan dolanmamız belki de en iyisi olacaktır ancak o zaman da vakit kaybederiz." demişlerdi. Ortamı tam olarak görmeden canlandırmak güç ancak bir çıkmazın içerisindeydi altı kişilik grup. Sonunda toplanıp hareket etmeye karar verdiklerinde zaman öğlene geliyordu güneş tepedeydi. Gidecekleri yerin Kyoto'ya giden bir geçitti. Kahramanımız belki de daha iyi tanımak ister, belki de bilgi kim bilir?
Kararlılığını açıkça gösterdikten sonra daha önce ona dua eden kişiler de bulunduğu yere gelmişti ikilinin. Omuzlarındaki simgeye bakılırsa hepsi aynı birliğin askerleriydi. Sasaki bu gün bile babasının başladığı işe devam ediyordu görüldüğü üzere. Hepsi toplaşıp planlarını anlatmaya koyulmuşlardı "Komutan Shido bizim için bir yol açacakmış, ormanlık bir alan ve ya saklanabileceğimiz bir yer yok. Geriden atış yapmaya karar versek onlarca hatta yüzlerce metre uçması gerekli okun ve onu koruyan kişilerde olacak. Arkadan dolanmamız belki de en iyisi olacaktır ancak o zaman da vakit kaybederiz." demişlerdi. Ortamı tam olarak görmeden canlandırmak güç ancak bir çıkmazın içerisindeydi altı kişilik grup. Sonunda toplanıp hareket etmeye karar verdiklerinde zaman öğlene geliyordu güneş tepedeydi. Gidecekleri yerin Kyoto'ya giden bir geçitti. Kahramanımız belki de daha iyi tanımak ister, belki de bilgi kim bilir?
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Yüzümde bir gülümseme belirdi, Sasaki’nin cevabından sonra. Ivar’ın torunundan, Rhaegar’ın inananından da bu beklenirdi zaten. Ayakashiler tüm stresli ortamlarda belirirlerdi bu yüzden belki de savaşın içinde Ayakashilerle en çok boğuşanlar okçulardır. İyi nişan almalıyım, elim titrememeli, pozisyonum düzgün olmalı ve bunun gibi bir çok şeyi düşünmek zorunda olan okçular bir taraftan da bunların oluşturduğu stresle beslenen Ayakashilerle de boğuşurlar. Bende atışı sırasında Sakaki’ye bu yönde yardımcı olmaya çalışacağım...
Sakaki cevabından sonra herkesin dua ettiği bölgeye gelmişti, zırhlarında ki simgeden aynı birlikten oldukları anlaşılıyordu. Birisi ortaya çıkıp planlarını anlatmaya başlamıştı, bende tabi kulak misafiri olmuştum eheheheh.
Hareket etmeye başlamışlardı bense ne yapabileceğimi düşünüyordum. Etrafında beliren Ayakashileri Shinki’siz yok edemem belki konuşarak onu sakinleştirip, düzgün bir pozisyon almasını sağlayabilirim ama bunlar sadece ona yardım edecektir ve işini biraz kolaylaştıracak. Nasıl bir Savaş Tanrı’sının Shinki’si olmaz ki? Acınası durumdayım, neyse Tanrılar da doğaçlama yapar!
Aslında şu görev yerini görsem fena olmaz, yürüyen bir ekipten hızlı gitmem işten bile değildi. Sakaki’ye “Önden gidip etrafa bakacağım, oraya geldiğinde en mantıklı planı sana söyleyeceğim sende kendi fikrinmiş gibi diğerlerine önereceksin.”, diyecektim. Tüm hızımla görev yerine koşacaktım. Görev yerine geldiğimde bakınacaktım, Sakaki ve ekibi için en mantıklı saldırı açısını iyice düşünecektim. Rüzgarı, nemi kısaca bir oku etkileyebilecek her şeyi hesaba katarak en iyi planı bulduktan sonra Sakaki’leri bekleyecektim...
Sakaki cevabından sonra herkesin dua ettiği bölgeye gelmişti, zırhlarında ki simgeden aynı birlikten oldukları anlaşılıyordu. Birisi ortaya çıkıp planlarını anlatmaya başlamıştı, bende tabi kulak misafiri olmuştum eheheheh.
Hareket etmeye başlamışlardı bense ne yapabileceğimi düşünüyordum. Etrafında beliren Ayakashileri Shinki’siz yok edemem belki konuşarak onu sakinleştirip, düzgün bir pozisyon almasını sağlayabilirim ama bunlar sadece ona yardım edecektir ve işini biraz kolaylaştıracak. Nasıl bir Savaş Tanrı’sının Shinki’si olmaz ki? Acınası durumdayım, neyse Tanrılar da doğaçlama yapar!
Aslında şu görev yerini görsem fena olmaz, yürüyen bir ekipten hızlı gitmem işten bile değildi. Sakaki’ye “Önden gidip etrafa bakacağım, oraya geldiğinde en mantıklı planı sana söyleyeceğim sende kendi fikrinmiş gibi diğerlerine önereceksin.”, diyecektim. Tüm hızımla görev yerine koşacaktım. Görev yerine geldiğimde bakınacaktım, Sakaki ve ekibi için en mantıklı saldırı açısını iyice düşünecektim. Rüzgarı, nemi kısaca bir oku etkileyebilecek her şeyi hesaba katarak en iyi planı bulduktan sonra Sakaki’leri bekleyecektim...
Rhaegar- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 23/12/16
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Rhaegar önden gitmeyi teklif edince Sasaki başı ile onaylamıştı, diğer okçular ne olduğunu anlamamıştı ancak bir anda rüzgar çıkmış gibi düşünmüşlerdi. Rüzgar Rhaegar'ın adımlarıydı. Epey hızlı bir şekilde ilerlemeye başlamıştı, nereye gideceğini bilmiyor olsa da çok yakınlardaki bir ovada bir çok ayakashinin varlığını seziyordu.
Sonunda savaşın olduğu yere yaklaştığında gök yüzü adeta kararmıştı onun gözünde. Zira bir kaç tapınak büyüklüğünde vatoz balığına benzer ayakashiler havada süzülüyordu. Sadece onlar da değil, insanların korkusu ve kini nedeniyle sürekli olarak yanlarında beliren onlarca kurt ve yılan da cabasıydı.
Etrafı izlerken hedefleri olduğunu düşündüğü simayı görmüştü. Kaliteli bir zırhın içinde sakinliğini koruyan bir kaç kişi arasında düzenli bir orduya komutanlık yapıyordu. Etrafındaki kişiler bile onca ayakashi üretirken onun kendine hakim olması nedeniyle etrafında bir tane bile yoktu şaşılacak derecede.
Bu sırada işine odaklanmış okçu tanrı baktığında neredeyse hiç bir açıklık görememişti. Geldiği yer insanlar onu görmediği için güvenliydi ancak normal birisinin o bölgeden gelip bir ok atışı yapması imkansızdı. Etrafına baktığında yine bir açıklık göremiyordu, arkasını sarp kayalıklara dayamıştı genç prens bu nedenle bir insanın oraya çıkmayı düşünmesi bile delilikti. Bir insan için imkansızdı evet ancak tek atış yeri de orasıydı, bir tanrının yardımı belki işe yarardı?
Sonunda savaşın olduğu yere yaklaştığında gök yüzü adeta kararmıştı onun gözünde. Zira bir kaç tapınak büyüklüğünde vatoz balığına benzer ayakashiler havada süzülüyordu. Sadece onlar da değil, insanların korkusu ve kini nedeniyle sürekli olarak yanlarında beliren onlarca kurt ve yılan da cabasıydı.
Etrafı izlerken hedefleri olduğunu düşündüğü simayı görmüştü. Kaliteli bir zırhın içinde sakinliğini koruyan bir kaç kişi arasında düzenli bir orduya komutanlık yapıyordu. Etrafındaki kişiler bile onca ayakashi üretirken onun kendine hakim olması nedeniyle etrafında bir tane bile yoktu şaşılacak derecede.
Bu sırada işine odaklanmış okçu tanrı baktığında neredeyse hiç bir açıklık görememişti. Geldiği yer insanlar onu görmediği için güvenliydi ancak normal birisinin o bölgeden gelip bir ok atışı yapması imkansızdı. Etrafına baktığında yine bir açıklık göremiyordu, arkasını sarp kayalıklara dayamıştı genç prens bu nedenle bir insanın oraya çıkmayı düşünmesi bile delilikti. Bir insan için imkansızdı evet ancak tek atış yeri de orasıydı, bir tanrının yardımı belki işe yarardı?
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Adımlarım kuvvetli bir rüzgar oluşturuyordu aciz kullarımın ise bu rüzgarın tanrılarının ayak sesi olduğundan haberi yoktu, Ayakashilerin oldukça yoğun olduğu bir bölgeye doğru ilerliyorum. Hedefime ulaştığımda, güneş ışınlarının yolunda adeta bir duvar örmüştü Ayakashiler. Vatoz balığına benziyordu, uçuyorlardı aslında yanımda shinkim olsa onları kolaylıkla halledebilirdim ancak şimdi yapabileceğim hiçbir şey yok...
Sakakilerin hedefi direk kendini belli ediyordu, etrafında hiç Ayakashi olmayan bu kin, nefret ve korku duygularının getirdiği düşmanları kolaylıkla zapt edebilmesi etkileyiciydi. Zırhıda diğerlerine göre biraz daha gösterişli ve kaliteliydi. Asıl sıkıntı bir okçu için doğru bir nokta olmamasıydı. Arkamda ki sarp kayalıkların üstü uygundu ancak oraya bir insanın çıkması, imkansıza oldukça yakın bir değerdi en azından bir insan için.
Şimdilik bekleyecektim, eğer ben onun dileğini görmezden gelip başka birine yardım etseydim ne yapacaklardı? Bunu bilmek istiyordum bu yüzden geldiklerinde de uzun bir süre sessizliğimi koruyacaktım, neye karar verdiklerini görmek için. Sonrasında kendi fikrimi onlara bahşedebilirim belki...
Sakakilerin hedefi direk kendini belli ediyordu, etrafında hiç Ayakashi olmayan bu kin, nefret ve korku duygularının getirdiği düşmanları kolaylıkla zapt edebilmesi etkileyiciydi. Zırhıda diğerlerine göre biraz daha gösterişli ve kaliteliydi. Asıl sıkıntı bir okçu için doğru bir nokta olmamasıydı. Arkamda ki sarp kayalıkların üstü uygundu ancak oraya bir insanın çıkması, imkansıza oldukça yakın bir değerdi en azından bir insan için.
Şimdilik bekleyecektim, eğer ben onun dileğini görmezden gelip başka birine yardım etseydim ne yapacaklardı? Bunu bilmek istiyordum bu yüzden geldiklerinde de uzun bir süre sessizliğimi koruyacaktım, neye karar verdiklerini görmek için. Sonrasında kendi fikrimi onlara bahşedebilirim belki...
Rhaegar- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 23/12/16
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Rhager son ana kadar bir açıklık aramıştı ancak bunu bulamıyordu bir türlü. Karşılarındaki kişi savaşın içinde bile suikast ihtimalini düşünmüş zeki birisi ya da tam tersine çok şanslı birisiydi. Ne olursa olsun burada pek çok ayakashi ortaya çıkacaktı ve onları durdurmak Rhaegar'ın görevi olacaktı.
Aynı hızla geri dönmüştü okçuluk tanrısı, bir şey söylememişti önce. Adamlarsa bir daire çizmiş ve ortaya eski bir harita koymuştu. Onun üzerinden yerleri tartışıyorlardı ancak onların da tek görebildikleri yer sarp kayalıklar olmuştu.
Bu durumun üstüne Sasaki yumruğunu sıkıp haritaya vururken "Zırhlarımızı çıkaralım." demişti. Bunun üzerine herkes bir anda hızlı bir şekilde zırhlarını çıkarmış ve basit köylü kıyafetleriyle kalmışlardı. Sonrasında "Kayalıklardan başka seçenek yok zaten." demişlerdi farklı şekillerde.
Sasaki derin bir nefes alıp "Zor olsa da imkansız değil, ağırlıklarımızı bırakıp şansımızı ve gücümüzü test edelim. Kayalıklardan başka atış yeri yok." demişti. Rhaegar bunu görünce fark etmişti ki Sasaki söylediğinden çok daha iyi bir okçuydu zira sadece haritaya bakıp buna karar verebilmişti. Hazırlıklarını yaparken bir yandan da genç adam arkadaşlarına "Eminim tanrı Rhaegar'da bize yardımcı olacaktır." demişti. Bunu söylerken art bir niyet aramak yersizdi zira bu sefer sadece arkadaşlarını gaza getirmek için söylemişti. Sonunda altılı yola koyulmaya hazırdı.
Aynı hızla geri dönmüştü okçuluk tanrısı, bir şey söylememişti önce. Adamlarsa bir daire çizmiş ve ortaya eski bir harita koymuştu. Onun üzerinden yerleri tartışıyorlardı ancak onların da tek görebildikleri yer sarp kayalıklar olmuştu.
Bu durumun üstüne Sasaki yumruğunu sıkıp haritaya vururken "Zırhlarımızı çıkaralım." demişti. Bunun üzerine herkes bir anda hızlı bir şekilde zırhlarını çıkarmış ve basit köylü kıyafetleriyle kalmışlardı. Sonrasında "Kayalıklardan başka seçenek yok zaten." demişlerdi farklı şekillerde.
Sasaki derin bir nefes alıp "Zor olsa da imkansız değil, ağırlıklarımızı bırakıp şansımızı ve gücümüzü test edelim. Kayalıklardan başka atış yeri yok." demişti. Rhaegar bunu görünce fark etmişti ki Sasaki söylediğinden çok daha iyi bir okçuydu zira sadece haritaya bakıp buna karar verebilmişti. Hazırlıklarını yaparken bir yandan da genç adam arkadaşlarına "Eminim tanrı Rhaegar'da bize yardımcı olacaktır." demişti. Bunu söylerken art bir niyet aramak yersizdi zira bu sefer sadece arkadaşlarını gaza getirmek için söylemişti. Sonunda altılı yola koyulmaya hazırdı.
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Hiçbir açıklık olmadığını bilmeme rağmen yeni bir şeyler aramaktan vazgeçmemiştim ancak bu düşüncelerim bana yeni bir fikir sunmamıştı. Bu durum hesaplanmış mıydı yoksa şans mıydı elbette bilemem ancak ayakashileri öylesine dizginleyebilen birisinin bunu düşünebilmesine şaşırmayacağımı söyleyebilirim.
Sasaki gelmiş ve beklemediğim bir tavır sergilemişti, sanki az önce konuştuğum ve yardım isteyen kişiden tamamen farklı birisiydi. Büyük bir liderlik sergileyerek tepeye zırhlarını çıkartarak çıkabileceklerini söylemişti. Ayrıca sadece haritaya bakarak başka atış yeri olmadığını söylemesi de iyi bir okçu olduğunun göstergesiydi. Hazırlıklarını yaptıktan sonra hepsi yola koyulmak için hazır olacaktı. Birazdan başlayacak muharebenin getireceği acının ve intikam arzusunun kokusunu alabiliyorum ve bu beni huzursuzlaştırıyor.
Savaş, yaşlı liderlerin kendi hırsları uğruna binlerce potansiyeli olan gençleri önüme sürmesinden ibaretti. Bu yüzden gerçek anlamda şart olmadığı taktirde tercih edilmemeliydi. Ve sonuç olarak iki tarafa da getirdiği tek şey ise ölüm ve gözü yaşlı yakınlardan ibaretti. Bunları benim söylemem olayı daha da ironik hala getiriyor biliyorum...
Bazı zamanlar vardır, savaş veya muharebe kaçınılmaz hale gelir ancak o zamanlarda ortaya çıkmak isterim belki fazla tanınmam ve adıma binlerce tapınak yapılmaz ama o zaman daha mutlu olacağımdan eminim. Ve şimdi sorguladığım şey ise bu savaşın gerekli olup olmadığıydı, kesinlikle gerekli değildi. Babasının yerine almak isteyen gencin hırslı birisinin başlattığı gereksiz bir olaydı. Şimdi ise aklımda bu savaşı daha kansız yollarla bitirip bitiremeyeceğim gelmişti.
“Sasaki, bu savaşı daha kansız bir şekilde bitirsek daha güzel olmaz mıydı? Shogun olmak isteyen genç ile babası arasında yapılacak bir barışla bunların sonunu getirebiliriz. Ayrıca barışta önemli bir rol alacağın için sende bir soyad almaya layık olursun.”, diyecektim...
Sasaki gelmiş ve beklemediğim bir tavır sergilemişti, sanki az önce konuştuğum ve yardım isteyen kişiden tamamen farklı birisiydi. Büyük bir liderlik sergileyerek tepeye zırhlarını çıkartarak çıkabileceklerini söylemişti. Ayrıca sadece haritaya bakarak başka atış yeri olmadığını söylemesi de iyi bir okçu olduğunun göstergesiydi. Hazırlıklarını yaptıktan sonra hepsi yola koyulmak için hazır olacaktı. Birazdan başlayacak muharebenin getireceği acının ve intikam arzusunun kokusunu alabiliyorum ve bu beni huzursuzlaştırıyor.
Savaş, yaşlı liderlerin kendi hırsları uğruna binlerce potansiyeli olan gençleri önüme sürmesinden ibaretti. Bu yüzden gerçek anlamda şart olmadığı taktirde tercih edilmemeliydi. Ve sonuç olarak iki tarafa da getirdiği tek şey ise ölüm ve gözü yaşlı yakınlardan ibaretti. Bunları benim söylemem olayı daha da ironik hala getiriyor biliyorum...
Bazı zamanlar vardır, savaş veya muharebe kaçınılmaz hale gelir ancak o zamanlarda ortaya çıkmak isterim belki fazla tanınmam ve adıma binlerce tapınak yapılmaz ama o zaman daha mutlu olacağımdan eminim. Ve şimdi sorguladığım şey ise bu savaşın gerekli olup olmadığıydı, kesinlikle gerekli değildi. Babasının yerine almak isteyen gencin hırslı birisinin başlattığı gereksiz bir olaydı. Şimdi ise aklımda bu savaşı daha kansız yollarla bitirip bitiremeyeceğim gelmişti.
“Sasaki, bu savaşı daha kansız bir şekilde bitirsek daha güzel olmaz mıydı? Shogun olmak isteyen genç ile babası arasında yapılacak bir barışla bunların sonunu getirebiliriz. Ayrıca barışta önemli bir rol alacağın için sende bir soyad almaya layık olursun.”, diyecektim...
Rhaegar- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 23/12/16
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Sasaki yürümeye başladığı sırada Rhaegar ona bir teklifte bulunmuştu. Genç adam yumruklarını sıkmış bir şekilde "Bunu bende isterim ancak..." demişti. Sonrasında dudaklarını ısırarak "Bir insanın hayatını almak bile bu kadar zorken prensin kellesi için harekete geçmek çok daha zor. Benim gibi isimsiz birisi bu teklifi yapsa kafasını alırlar... Keşke savaşlar olmasa ancak insandan sayılabilmek için yapmam gereken bir şey var..." demişti. Sasaki iyi birisiydi, insanları öldürmeyi sevmiyordu ancak hedefine ulaşmak için de son derece gözünü karartmıştı.
Yürümeye başladıkları sırada kar yağmaya başlamıştı, grup bunu fark edince tedirgibleşmişti. Sasaki sakinleştirmek için "Okçu dediğin iyi ya da kötü her anda konum almasını bilmelidir. Evet, belki samuray değiliz ancak bizim de onurumuz var. Bunu başarıp soy isimlere sahip olacağız!" demişti. Bu konuşma onları gaza getirmiş olsa da tepeye geldiklerinde Rhaegar tepede uçuşan ayakashileri görmüştü. Bu tırmanış oldukça zor olacaktı.
Yürümeye başladıkları sırada kar yağmaya başlamıştı, grup bunu fark edince tedirgibleşmişti. Sasaki sakinleştirmek için "Okçu dediğin iyi ya da kötü her anda konum almasını bilmelidir. Evet, belki samuray değiliz ancak bizim de onurumuz var. Bunu başarıp soy isimlere sahip olacağız!" demişti. Bu konuşma onları gaza getirmiş olsa da tepeye geldiklerinde Rhaegar tepede uçuşan ayakashileri görmüştü. Bu tırmanış oldukça zor olacaktı.
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Sasaki bunun mümkün olmadığını söylemişti belki de haklıydı, böyle bir yoldan geri dönmek bu kadar basit olamazdı ancak yine de bir şeyler olmalıydı ancak Sasaki’nin sözlerimi yanlış anlamış olma ihtimali vardı. Amacım uzlaşma sağlamaktı, iki taraftan birini öldürmek değil bu yanlış anlaşılmanın vesilesiyle Sasaki’nin gözü pek birisi olduğunu anlamıştım.
Kardan dolayı tedirginleşen ekibini hem sakinleştirip hem de hırslandırmayı başarmıştı ancak tepede ayakashiler vardı ve bu benim gibi Shinki’siz bir tanrı için olabilecek en kötü şeylerden biriydi. Hatta belki de en kötüsü. Atışı yapmayı tercih ederse Sakaki’nin yanında olmalıydım ancak ayakashilere karşı mücadele vermek için gerekli şeylere sahip değilim şuanda...
Ciddi anlamda sıkıntılı bir durumdayım belki de mantıklı olan burada kalmamdır, “Sakaki gördüğüme göre gayet düzgün bir lider ve tecrübeli bir okçusun. Belki de bana ihtiyacın yoktur, seni durdurmak isteyen düşüncelerle verdiğin savaşı kazanabilir misin?”, diyecektim. Zirveye yaklaştıkça benim zamanım azalıyordu...
Kardan dolayı tedirginleşen ekibini hem sakinleştirip hem de hırslandırmayı başarmıştı ancak tepede ayakashiler vardı ve bu benim gibi Shinki’siz bir tanrı için olabilecek en kötü şeylerden biriydi. Hatta belki de en kötüsü. Atışı yapmayı tercih ederse Sakaki’nin yanında olmalıydım ancak ayakashilere karşı mücadele vermek için gerekli şeylere sahip değilim şuanda...
Ciddi anlamda sıkıntılı bir durumdayım belki de mantıklı olan burada kalmamdır, “Sakaki gördüğüme göre gayet düzgün bir lider ve tecrübeli bir okçusun. Belki de bana ihtiyacın yoktur, seni durdurmak isteyen düşüncelerle verdiğin savaşı kazanabilir misin?”, diyecektim. Zirveye yaklaştıkça benim zamanım azalıyordu...
Rhaegar- Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 23/12/16
Geri: Yükselen kral [Rhaegar]
Sasaki Raegar'ın sorusuna içtenlikle yanıt vermişti. Bu o kadar basit bir cevaptı ki "O düşünceler her zaman bir savaşçının aklında yok mudur zaten?" demişti. Bu adeta ona bir insandan öğüt olarak geçebilecek bir sözdü. Zira kendisi tereddüt ederken tırmanması oldukça zor olan bir yolda hedefine doğru ilerliyordu genç adam.
Bunun üzerine Rhaegar da yola çıkmıştı. Kayalıklar kar nedeniyle kayganlaşmıştı bu yüzden sürekli olarak düşme tehlikesi yaşıyordu grup. Rhaegar bunu yaşamıyordu elbet, zira kendisinin fiziksel gücü insanların çok ötesindeydi; ancak beklediği şey de gerçekleşiyordu.
Ayakashiler ona gözünü dikmişti ve kokusunu almıştı. Büyük bir sorunu vardı, felaket getiren canlılar peşinde çığ ile gök yüzünden "Güzel kokuyor." diyerek inmeye başlamıştı. Kuş şeklindeki ayakashiler yaklaşık iki metre boyundaydı.
Bunun üzerine Rhaegar da yola çıkmıştı. Kayalıklar kar nedeniyle kayganlaşmıştı bu yüzden sürekli olarak düşme tehlikesi yaşıyordu grup. Rhaegar bunu yaşamıyordu elbet, zira kendisinin fiziksel gücü insanların çok ötesindeydi; ancak beklediği şey de gerçekleşiyordu.
Ayakashiler ona gözünü dikmişti ve kokusunu almıştı. Büyük bir sorunu vardı, felaket getiren canlılar peşinde çığ ile gök yüzünden "Güzel kokuyor." diyerek inmeye başlamıştı. Kuş şeklindeki ayakashiler yaklaşık iki metre boyundaydı.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz